24 Nisan 2018 Salı

2018 Trakya Tadım Turu - 3 - 15 Nisan, 2. gün, Suvla, Ergenekon, Vinera, Gali

15 Nisan, Pazar, İkinci gün
Suvla, Ergenekon, Vinero, Gali

Bugün gene yoğun bir program bizi bekliyor... Geziyi planlarken, zamanımızın kısalığı nedeniyle  her dakikayı en verimli şekilde kullanabilmek için,  öğlen yemeklerini araçta atıştırmalıklarla geçiştirmeye karar vermiştik... Dün hiç acıkmadan günü geçirdik, bu sabah da ön hazırlık olarak güzel bir kahvaltı ettikten sonra Eceabat Öğretmenevi'nden ayrıldık 😊   

SUVLA ( http://www.suvla.com.tr )

İlk durağımız Suvla'da bizi Dilan hanım ve Hikmet bey karşıladı.. 


Hikmet Ataman ODTÜ Gıda mühendisliğini bitirdikten sonra, yurt dışında önoloji okumuş, yaptığı işten keyif aldığı belli, işine son derece hakim biri. Böyle genç arkadaşların tesislerde önemli roller aldığını görmek gerçekten mutluluk verici...
Önce şaraphaneyi gezerek başladık... Suvla şarap üretim prosesinde doğal yer çekimi kullanılıyor.. Benim bildiğim bu  yöntem Büyülübağ ve Ma'adra şarap tesislerinde var bir de...
Hikmet bey şarap üretim sürecini şöyle anlattı: 15kg' lık küçük kasalarla toplanan üzümler hızlıca tesisteki soğuk hava deposuna getiriliyor. Burada bir gün kadar bekletildikten sonra yeşil tane ve sap ayıklaması yapılıp patlatılan üzümler, 6-7 derecedeki tanklara alınıyor. Bu ısıda 5-6 gün bekletilerek aroma ve renklerin oturması sağlanıyor (Soğuk maserasyon). 600 dönüm bağ alanından, dönüm başına 600 kg kadar olmak üzere, 2016 yılından beri organik sertifikalı ürün alıyorlarmış. Karbonik maserasyon da yaptıklarını söylediler bu arada, yıllık üretim kapasiteleri ise 1.000.000 şişe imiş...
Ek sulama yapılmayan Bozok bağlarında (bu arada bağların adının Selim beyin oğlundan geldiğini öğrendik) ağırlıklı olarak Cabernet Savignon (CS), Merlot, Shiraz, Petit Verdot, Kara Sakız, Roussanne, Marsanne üretiliyormus...


Gezimizi tamamlayıp tadım yapacağımız mekana geçtik. Şarap satışı yapılan mağazada Kilye markasıyla çıkardıkları organik ürünler de satılıyor (pekmez, galeta çeşitleri, sos çeşitleri vs.). Tesiste tadım yapılabildiği gibi çok güzel bir bahçede yemek yemek ya da bir şeyler içmek de mümkün... Aşağıda, sol üst karede görülen, yemek mekanı ile mahzenin camla ayrılması da bence çok güzel bir detaydı😊 



Sohbet paralelinde tadıma da başladık...  Tattığımız ilk iki şarap beyaz idi. 2017 Kınalı Yapıncak ve ardından da 2015 Roussanne, Marsanne kupajı. Kınalı Yapıncak ilk defa içtim ve çok beğendim..  Asiditesi yüksek, yoğun meyve aromalı, şeker hissettirmeyen bir şarap olmuş😋 Üçüncü şarap 2015 Kabatepe CS, shiraz ve karasakız kupajı, sonuncusu ise 2015 cabernet frank rezerv.. Bu tadımda en çok cabarnet frank iz bıraktı hafızamda.. Pek beyaz tercih etmememe rağmen Kınalı Yapıncak'ı da unutmayacağım😊



ERGENEKON BAĞLARI 

Ergenekon Bağlarına Kabatepe Milli Parkına girmeden, Bigalı sapağı seçilerek ulaşılıyor... Bigalı 2006 yılında Opet sponsorluğunda restore edilen taş evleri, Atatürk Evi ile şirin mi şirin bir köy.. İşte Şeyla - Çağatay Ergenekon çiftinin şaraphanesi bu köyün tam girişinde... 2000'li yılların başında, doğru fideleri seçmek için yaptıkları araştırmalar sırasında tanımıştım bu idealist çifti.. Şeyla Türkiye'de şarap konusunda ilk kitap yazan kişi olma özelliğini taşıyor... İlk kitabı yazdıktan sonra aşağıda göreceğiniz gibi arkası gelmiş zaten 😊


Çağatay ise uzun yıllar şimdiki adıyla Borsa İstanbul'da çalışmış, finans sektör geçmişi olan bir dost... Ergenekon şaraplarını bugüne getirmek için verdikleri uğraşlara birebir şahit olduğum için, bu iş kolundaki emek yoğun şekilde, amatör ruhla çalışmanın nasıl olduğunu biliyorum... Sağ olsunlar onlar da ilk günkü gibi, biz amatörleri desteklemeye devam ediyorlar... Her yıl bağlarındaki hasatın belli bir miktarını biz evde şarap yapanlara ayırıyorlar😊 Bizler kıştan rezervasyonlarımızı yaptıktan sonra, sonbaharda geldiğimizde hem bağ bozumunun o etkileyici havasını teneffüs ediyor, hem de üzümlerimizi alıyoruz...

Ergenekon bağ evine vardığımızda Çağatay bizi bekliyordu...



Önce şaraphaneyi gezmeye karar verdik.. 120 dönüm bağ alanında ağırlıklı olarak CS, Merlot, Shiraz ve Savignon Blanc üzümler yetiştiğini, tamamen organik sertifikalı tarım yaptıklarını, ek sulama yapmadıklarını öğrendik. Dönüm başına 500 - 600 kg üzüm alma hedefledikleri için, buna göre budama yaptıklarını söyledi Çağatay. Yani tek ya da iki göze budama yapıp, üzümün çeşidine göre sürgünde bir ya da iki salkım bırakarak...


Sohbet, muhabbet derken zaman çok hızlı geçti... Çağatay ile vedalaşarak yola çıktık...



PORTO CAELI ( http://portacaeli.com.tr )

Son tepeyi geçince, yemyeşil bağlar arasında doğal dokuyla bütünleşmiş ama bir o kadar da ihtişamlı görünümüyle karşılaştık Porta Caeli şaraplarının üretiminin yapıldığı Vinero Şaraphanesi ve Butik Oteli ile... 
Sanovel ilaç gibi konusunda söz sahibi bir şirketin kurucu ortakları Zafer ve Ahmet Toksöz kardeşlerin, böylesi son teknoloji ile donatılmış, yüksek kapasiteli bir tesise yatırım yapmaları Türk Şarapçılığı için çok umut verici 😊  
Aşağıdaki fotoğrafın sol alt kısmında görünen, Seçkin Pirim tarafından yapılan, tesisten bağlara çıkışı olan heykel 'Porta Caeli' latince 'Cennet Kapısı' anlamına geliyormuş... İşte Vinero şaraplarına adını veren 'Porta Caeli' nin hikayesi böyle...  


Tesisin kapısında bizi Aslı Bayhan hanım karşıladı. Aslı hanım gıda mühendisliği okuduktan sonra Fransa'da önoloji eğitimi almış bir profesyonel. 2012 yılından beri Porta Caeli'de ve tesisi çok iyi tanıyor, prosese çok hakim.. Böyle bir uzmandan üretim süreçlerini ve işleyişi dinleyebildiğimiz için grup olarak çok memnun kaldık gerçekten... Tesis mimari olarak da çok etkileyici, aşağıda Porta Caeli  tanıtım videolarının döndüğü salonun görüntüsü bir fikir vermiştir diye umuyorum...

Gelelim şaraphane gezimize... 1.700 dönümlük 1m*1m sıklıkta ekilen dünyanın bu özellikteki en büyük yekpare bağ alanı olduğunu öğreniyoruz önce Vinero bağlarının... Global sertifikayla belgelendirilen İyi tarım yapılıyormuş... Bu alanın %80 i Merlot, CS, Cabernet Franc, Petit Verdot yani kırmızılardan, %20 si ise Savignon Blanc, Chardonnay ve Viognier'den yani beyazdan oluşuyormuş. Elle toplanan üzümler, 60 ton kapasitesindeki soğuk hava deposunda bir gün bekletildikten sonra, sapları ve olgunlaşmamış taneleri ayrılıp tanklara alınıyormuş. Soğuk maserasyon için doğal yer çekimi kullanılarak tanklara aktarılıyormuş cibre... Türkiye'deki şaraphanelerin hiç birinde görmediğim büyüklükte (6 ve 8 ton kapasitelerde) ahşap şarap tankları gördük. Aşağıdaki sağ alt fotoğrafta görülen ahşap tanklarda, yüksek kalitedeki üzümler proses ediliyormuş.  Gene aşağıdaki kolajda, sol üstteki fotoğrafta görülen üretimhanede70 adet tank var.. Mahzene indiğimizde Aslı hanımdan 2500 civarında meşe fıçı olduğunu öğrendik.  

Mahzendeki fıçıların dışında 150 ad. fıçıda, fıçı maserasyonu ile premium ve super premium şaraplar üretiliyor (Sağ üstteki fotoğraf). 


Üretim sürecini öğrendikten sonra tadım yapmak üzere şaraphaneden, aşağıdaki sol üst fotoğrafta görülen merdivenlerden inerek otel bölümüne geçtik... Merdivenler öyle güzel tasarlanmış ki, biz farklı yükseklikteki asimetrik basamaklardan rahatlıkla inerken, engelliler de araçlarıyla rahatlıkla inebiliyorlar!
Tadıma 2016 Pacem Porta Caeli Savignon Blanc, Chardonnay, Viognier kupajı ile başladık. Daha sonra sırası ile 2016 Pacem Porta Caeli mono sepaj Savignon Blanc, 2015 Felici Porta Caeli roze CS, 2015 Porta Diverti CS, Merlot, 2014 Porta Caeli Ament CS, Cabernet Franc, Petit Verdot, en son olarak da 2013 Porta Caeli Ament CS, Merlot, Cabernet Franc, Petit Verdot.. Taneni yüksek, meşe fıçı görmüş ve biraz da sert-köşeli şarapları seven ben Ament serisini beğendim... Bu şarapları birkaç yıl daha, ara ara içerek değişimi gözlemlemeye karar verdim😊        


Beni en çok etkileyen şeylerden biri de, Tübitak ve Çanakkale Üniversitesi ile birlikte yürüttükleri proje... CS ve Cabernet Franc için doğal ve profesyonel maya kullanarak verimli üretim yapma projesi...

GALİ (http://www.gali.com.tr)

Yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra, Doğan Arslan mevkiinde bulunan Gali Şaraphanesine ulaştık. Bu gezideki son durağımız Gali'de Nilgün hanım karşıladı bizi..
Gali bağlarının methini çok duymuştum, ilk defa görme fırsatı yakalayacağım için de heyecanlıydım.. Ama şansımıza şaraphaneden 13 - 14 km mesafedeki bağ yolu kapanmış... Bir daha gelmek için bahanemiz var artık diyerek, Nilgün hanımın sıcak ev sahibeliği eşliğinde tadım yapacağımız mekana geçtik...  Nilgün hanımdan nasıl bir emekle bağların bugünkü hale geldiğini zevkle dinledik... 300 dönüm bağ alanında %80 civarı Merlot, geri kalanında da CS, Cabernet Franc ve Viognier ekili olduğu bilgisini aldık. İyi tarım uyguladıkları bağlarında ek sulama yapmıyorlarmış. Dönüm başına 350 kg civarı üzüm alarak, 60.000 şişe kapasiteli şaraphanede, halihazırda 30.000 civarı üretim yapılıyormuş. 


Tadıma bir hafta önce şişelenmiş 2017 Viognier ile başladık, sonra sırasıyla 2013 Gali Saroz blent Merlot, CS, Cabernet Franc, 2012 Evreşe Merlot, CS, Cabernet Franc, 2011 Pure Merlot ve 2013 Gali Eternity Merlot ile tamamladık...


Şaraphane gezisini de bir sonraki ziyarete bırakarak son durağımızdan ayrıldık...


Bir tadım turunu daha böylece bitirmiş olduk... Dönüş yolunda bir dahaki gezimizi planlamaya başlamıştık bile😊

Şarap sevgisi böyle bir şey....

In Vino Veritas 💃💃💃

20 Nisan 2018 Cuma

2018 Trakya Tadım Turu - 2 - 14 Nisan, 1. gün, Nuzun, Barel, Barbare, Melen

14 Nisan 2018, Cumartesi, birinci gün
Nuzun, Barel, Barbare, Melen

Evde Şarap Grubu Şubat ayı tadımımızda aldığımız karardan sonra, Mart ayı başında Erdal Darcan ve Memet Karabulut beylerle rotamızı belirledik... Cumartesi sabah erkenden İstanbul'dan yola çıkıp; Nuzun, Barel, Barbare, Kalpak ziyaretlerinden sonra Melen'de son tadımımızı yapıp, Megali Balık'ta akşam yemeğimizi yiyecektik...


Ben her zamanki detaycılığımla her bir üreticiyi iki ay önceden arayarak, zaman konusunda teyitleştim😊 Bir tek fireyi Kalpak'ta verdik😞 Bülent beyler sonradan ortaya çıktığını söyledikleri Şarap Dostları tadımı nedeniyle, tüm ekip etkinliğe katılmaları gerektiğini haber edince geziden bir hafta önce, onları rotadan çıkarttık...

CHATEAU NUZUN (  /http://www.chateaunuzun.com/ )
İlk durağımız Chateau Nuzun'a tam planladığımız saatte, 11:00'de vardık...


Bizi kapıda Nazan hanımın kardeşi Murat bey karşıladı... Şaraphane ve mahzeni gezerken bağlar ve tesis hakkında bilgi verdi...


Tekirdağ Çeşmeli köyünde bulunan Nuzun bağları, 140 dönüm arazi üzerinde 70 dönüme ekili Cabernet Sauvignon, Merlot, Shiraz, Zinfandel ve Pinot Noir üzümlerinden oluşuyor. Dönüm başına 300-350 kg üzüm alacak şekilde seyreltme yaptıklarını ve şarap yaparken sadece kendi bağlarının üzümlerini işlediklerini belirtti Murat bey.
Bağların organik sertifikası var ve çok sıra dışı bir durum olmazsa sulama yapmıyorlarmış. Tesisin kurucuları Necdet - Nazan Uzun'un benim ve eşimin okuduğu İTÜ Elektronik Haberleşme Mühendisliğinden olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım.. Uzun yıllar Silikon vadisinde teknik çalıştıktan sonra, Napa'da bağcılık eğitimi ve sonrası kurulan Chateau Nuzun etkileyici bir hikaye ...

Toprak seviyesinin 4.5 m altında kurulan mahzen doğal klima ile ideal nem ve sıcaklık sağlayabiliyor.. Mahzende yer alan fıçılar beş yıl kullanılıyormuş sadece..

Tesis gezisinden sonra yaklaşık üç yıldır Nuzun'da çalışan Eren Erdoğan bize seçtikleri şarapları tattırdı... Önce Cabernet Savignon (CS), Merlot, Shiraz ve Pinot Noir kupajından oluşan 2011 Chateau Nuzun, ikinci olarak 2013 monosepaj CS ve son olarak da 2012 Merlot tattık. Bunların içinde benim favorim ilk tattığım kupaj oldu😊


Nuzun'un şarap fiyatları bence orta bantta yer alıyor, ama ucuz diyebileceğim bir ürünleri yok...
Son olarak Nuzun'un beyaz şarap üretmediğini söyleyerek kapatıyorum gezimizin ilk durak notlarını...


BAREL BAĞLARI http://www.barelvineyards.com/ )

İkinci durağımız Barel bağları... Bağlar isimlerini Barkın ve Elif kardeşlerin ilk hecelerinden alıyormuş... Barkın Akın bağın içinde bulunan minik bağ evini çok sevimli bir mekana dönüştürmüş... Yaz - kış hizmet veren mekanda sabah kahvaltısından başlayarak vakit geçirebilir, bağları gezebilir, hatta çarşamba gününü denk düşürebilirsek akşam yemeği  eşliğinde canlı müzik de dinleyebilirmişiz.


On dokuz yaşındaki 90 dönümlük Barel Bağları CS ve Merlot asmalarından oluşuyormuş.. Dönüm başına 600 kg civarı üzüm hasat ediyorlarmış...

Barkın beyin konukseverliğinden çok etkilendik ekip olarak, tadım boyunca yanımızdan ayrılmadı ve şarapları hakkında detaylı bilgi verdi... Ayrıca masamıza yerleştirdiği aşağıdaki rezervasyon kartlarını da çok zevkli bulduk.


Tadıma 2016 rose kupajla başladık, ikinci olarak 2016 shiraz, üçüncü 2016 shiraz-CS kupaj ve son olarak da 2015 CS içtik.. Benim favorim meşe fıçı görmüş ürünlerinden üçüncüsü oldu😊


İşte aşağıdaki de keyifli tadım masamızdan bir estantane... .


BARBARE ( http://www.barbarewines.com/en/anasayfa )

Tekirdağ Barbaros ilçesinde bulunan 235 dönüm bağ alanlarına, Pinot Noir ekilmek üzere 85 dönüm daha eklediklerini anlattı Can bey... Organik sertifikalı tarım yapılan bağlarda, Shiraz, Grenache, Mourvedre, CS ve Merlot yer almakta... Dönüm başına 350 kg civarı üzün alacak şekilde gerekli işlemleri yaptıklarını söylediler.. Bağların arasında yer alan şaraphanenin yanında, 24 oda konaklama kapasitesi olan butik otel konseptli bağevi ile de hizmet veriyorlar..


Şaraphane ve mahzen gezisi sırasında üretim prosesi ile ilgili detay bilgi aldık Can bey'den. Barbare markasıyla ilk şaraplarını 2007 yılında üretmişler. Biz o ilk yıllarda ziyaret etmiştik tesisi.. Hatta 'biz şarap yapıyoruz evde, üzüm bulmak pek zor oluyor ama' deyince, iki yaşındaki bağlarından istediğimiz kadar üzüm alabileceğimizi, kendilerinin bağların olgunlaşmasını bekledikleri için, henüz şarap yapımına başlamadıklarını söylemişlerdi.. Bizim ekipten ben dahil bir çok arkadaş da almıştık üzüm😊


Tadımda sırasıyla Barbare 2015 rose, 2012 Ambiance (shiraz, grenache, mourvedre), 2012 Libra (merlot), 2010 Elegance (shiraz, grenache, mouvedre) ve son olarak da 2010 Prestij  (CS, merlot) tattık... Elegance ve Prestij kalitesinden hiç bir şey kaybetmemişken, beni şaşırtan şarabın Libra olduğunu söylemeden geçemeyeceğim..


Tadım, sohbet derken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık.. Ayrılma zamanı dediğimizde, Yudum hn bizi nefis bir grappa ile yolcu etti😊 

MELEN ( http://www.melenwinery.com/ )

Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra bugünkü son şarap durağımız Melen'e geldik.. Funda bizi Manastır bağında her zamanki güler yüzlülüğü ile karşıladı.. Güneş bulutların arkasına saklanmış, hava da hafif serinlemişti..


Bağların arasında ilk olarak 2015 Semillion Savignon Blanc ile üretilen beyaz Regina'yı tattık. Regina kraliçe demekmiş... İkinci sırada 2017 kalecik karası ile çalışılan rose Soli.. Finali Melen için çok özel bir üzüm çeşidi Shiraz ile yapmaya karar verdik.. Bu arada Cem de diğer konuklarını yolcu etmiş ve bize katılmıştı... Shiraz Melen bağlarının bulunduğu topraklarda çok güzel oluyormuş.. Cem ve Funda çifti bu üzümü o kadar sevmişler ki, kızlarına Şiraz adını vermişler😊




Üçüncü şarap Shiraz 2015 rezerv şişesini elimize alıp, bağların arasında bulunan tarihi manastıra doğru yürüyüşe geçtik. Aşağıda birkaç kareye sığdırmaya çalıştığım Manastır gerçekten çok özel bir yapı ve öyle etkileyici bir atmosfer yaratıyor ki, Marmara denizine doğru bağların arasında panoramik manzarası ile... Cem, Çetintaş ailesinin üçüncü nesli bu özel topraklar üzerinde şarap işiyle ilgilenen... Türkiye sınırları içinde şimdiye kadar ziyaret ettiğim en eski işletme burası... Bu özel topraklardaki tarihe ve işlerine böylesine sahip çıktıkları için Cem ve Funda'ya özel bir teşekkür etmek isterim.. Hiç kolay değil tarihi korumak maalesef...
Son bir not ile Melen gezimizi bitiriyorum: Melen şaraplarının üzerindeki logoya esin kaynağı olan Ganos Anforası, Marmaray çalışmaları sırasında Yenikapı'da çıkartılar batıklarda da bulunmuş...


Akşam Yemeği Hoşköy Megali'de...

Melen bağlarında güneşi batırdıktan sonra Hoşköy'e indik... Akşam yemeği için Megali Balıkta yerimizi ayırtmıştık önceden.. Bilen bilir, Megali balık yörenin en güzel restoranlarındandır... Günlük tutulan mevsim balıklarının yanında balık mezeleri de pek leziz... Hele Sarkis ustanın hazırladığı balık pastırması! Biz gibi ağzının tadına düşkün olanlara şiddetle tavsiye edilir efendim😉
Aşağıda fotoğrafta görülen duvarda asılı, tahta üzerine boyanmış resimlere dikkatle bakmanızı rica ediyorum... Bunlar zamanın taşımacılık yapan gemilerinde kullanılan sandıkların kapaklarıymış!!! Rivayet o ki, sandıklara mutlaka kullanıldıkları geminin resmi yapılırmış... Acaba kaza olur da sandıklar karaya vurursa hangi gemi battığı anlaşılsın diye mi? Bilemedim... 


Akşam yemeğinden sonra Eceabat Sabancı Öğretmenevi'ne doğru yola çıktık... Saat 01:00 gibi vardık Eceabat'a.. Bizi karşılamak için o saate kadar bekleyen tesisin yöneticisi Ahmet Bet bey 'bir yorgunluk kahvesi içmez misiniz?' deyince, Harun'la birbirimize bakıp sessizce ilerledik..

Ahmet bey emekli resim öğretmeniymiş... Öğretmen evinin yemek salonunu ve ofisini üç boyutlu resim çalışmaları ile süslemiş.. Öyle güzel, değişik çalışmalardı ki.. Hayat hikayesi de öyle... Seksenli yıllarda üniversiteyi bırakıp yollara düşmüş.. Amacı Avusturalya'ya gitmek imiş ama Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde geçen yıllar sonrasında, annesinin rahatsızlandığını öğrenince apar topar dönmüş ülkeye... Üniversiteyi tamamlayıp resim öğretmeni olmuş sonra... Karadeniz'li olmasına rağmen tayinlerle farklı şehirlerde yaşamış, son olarak geldiği Çanakkale'yi pek sevmiş ve kalmış şimdilik.. Ondaki gezgin ruhu dinleyince, ben emin olamadım gerçi gene yollara düşmeyeceğinden 😊 Kısa süre sohbet edebildik ama tanıdığıma çok memnun olduğum insanlar arasında yerini aldı kendisi...

19 Nisan 2018 Perşembe

2018 Trakya Tadım Turu - 1 - Şarapla tanışmam ve gezi hazırlıkları...

Mart 2018,

Karavan seyahatimizden sonra ilk defa yazmaya niyetlendim... Nasıl da çok zaman geçmiş döndüğümüzden beri.. Parmaklarım paslanmış resmen.. Tuşlar arasında gezinirken zorlanıyorum.. O yüzden şimdiden sürçülisan olursa affola diyerek başlamak istiyorum😊
Bu yazı dizimde benim şarap yapımı ile tanışmam ve Evde Şarap Grubu olarak 14-15 Nisan hafta sonu gerçekleştirdiğimiz, Trakya tadım gezimizden notlar olacak.

Evde Şarap Grubu, adından da anlaşılacağı gibi, evinde şarap yapan bir grup meraklı tarafından 2002 yılında kurulmuş.. Ben grubu 2005 yılında keşfedip üye olmuştum.. Hikayesi de şöyle:

O yıl sonbaharda bizim Poyraz'daki köy evimizin bahçesinde bulunan tek kök çilek üzümünün  (Karadeniz üzümü diye de bilinir) hayatının mahsulünü verdiği yıl olmuştu... Öyle çok üzüm aldık ki, ben ne yapsak da, bu nefis çilek aromalı üzümü değerlendirsek diye araştırmalara başladım. Ya pekmez yapacaktım, ya şarap... Aşağıdaki manzaraya doğru dalmış gitmişim... Ne kadar zaman geçmişti hatırlamıyorum ama sonunda dedim ki, 'bu manzaraya karşı kendi yaptığım şarabı yudumlamalıyım...'


Şarapta karar kıldıktan sonra, 'E peki ama nasıl yapacağım?' dediğimde rastladım Evde Şarap grubuna... O gün bu gündür de, hem şarap yapımı ile ilgili bir sürü bilgi edindim, hem de gerçekten çok değerli insanlarla tanışma, arkadaş, dost olma fırsatı yakaladım.. 


Üzüm almak için yollara düştük birlikte... Nice bağ bozumları yaptık....

İlk şarap yapma deneyimime dönersek, o çalışma tamamen bir fiyasko ile sonuçlandı😊 Benim 'Çilek Üzümü' diye bildiğim asma cinsinin, orijini İtalya olan, günümüzde yoğun olarak Gürcistan ve Karadeniz kıyılarında yetişen İsabella olduğunu keşfettim sonradan... İsabella'nın kalın kabuğu, yoğun aromasına rağmen şarap yapımı için pek de uygun olmadığını deneyerek görmüş oldum... İşte sözünü ettiğim İsabella, nam-ı diğer Karadeniz Üzümü, Çilek üzümü...  
'Hayır tamam, ben beceremedim... 
Evet, kükürt bulacağım diye Mısır çarşısının arkasındaki kimyasal satıcılarını tek tek dolaşıp, kükürdü bulmuştum da; şarap mayasını bulamayınca, Mısır çarşısındaki aktarlardan birinin verdiği ekmek mayasını kullandıydım (Bu maya başka bir ekmek mayası, bununla şarap olur demişti adam)...  
'Bu İsabella'nın hiç mi suçu yok' dediydim de araştırdıydım 😉

Bence suçluymuş😋  Çünkü o tarihten sonra merak edip aldığım üç - dört farklı şarap üreticisinin yaptığı İsabella şaraplarının hiç birini beğenmedim.. Üzümdeki o nefis aroma tamamen yok olduğu gibi, o kalın kabuk da hiç tanen bırakmamıştı ve gövdesi çok zayıftı şarapların... Ama pepeçura denen, mısır unu ve nişasta ile yapılan bir muhallebisi var ki, henüz tatmadıysanız mutlaka deneyin derim...

Şarap merakı bir kez sardı mı insanın ruhunu, bir daha çıkmıyor herhalde... İlk şarap yapım denememden sonra, Yunus Kocabaşoğlu'nun Veritas'ta açtığı şarap kurslarından birine katılmıştım...  Sonra Evde Şarap grubunun tadım toplantıları, şarapla ilgili gezileri derken bugünlere geldik...

Şubat ayı tadım toplantımızda 'Baharda bir Trakya tadım turu yapsak, ne zamandır ziyaret etmedik üreticileri.. Henüz tanışmadıklarımızla da bir tanışsak artık' diye başlayan sohbetler, 'Özlem sen bu işi organize edersin' ile devam etti.. Dostların ve içtiğim şarapların verdiği motivasyonla üstlendim organizasyonu ve hazırlıklar başladı😋