14 Nisan 2018, Cumartesi, birinci gün
Nuzun, Barel, Barbare, Melen
Nuzun, Barel, Barbare, Melen
Evde Şarap Grubu Şubat ayı tadımımızda aldığımız karardan sonra, Mart ayı başında Erdal Darcan ve Memet Karabulut beylerle rotamızı belirledik... Cumartesi sabah erkenden İstanbul'dan yola çıkıp; Nuzun, Barel, Barbare, Kalpak ziyaretlerinden sonra Melen'de son tadımımızı yapıp, Megali Balık'ta akşam yemeğimizi yiyecektik...
Ben her zamanki detaycılığımla her bir üreticiyi iki ay önceden arayarak, zaman konusunda teyitleştim😊 Bir tek fireyi Kalpak'ta verdik😞 Bülent beyler sonradan ortaya çıktığını söyledikleri Şarap Dostları tadımı nedeniyle, tüm ekip etkinliğe katılmaları gerektiğini haber edince geziden bir hafta önce, onları rotadan çıkarttık...
Bizi kapıda Nazan hanımın kardeşi Murat bey karşıladı... Şaraphane ve mahzeni gezerken bağlar ve tesis hakkında bilgi verdi...
Tekirdağ Çeşmeli köyünde bulunan Nuzun bağları, 140 dönüm arazi üzerinde 70 dönüme ekili Cabernet Sauvignon, Merlot, Shiraz, Zinfandel ve Pinot Noir üzümlerinden oluşuyor. Dönüm başına 300-350 kg üzüm alacak şekilde seyreltme yaptıklarını ve şarap yaparken sadece kendi bağlarının üzümlerini işlediklerini belirtti Murat bey.
Bağların organik sertifikası var ve çok sıra dışı bir durum olmazsa sulama yapmıyorlarmış. Tesisin kurucuları Necdet - Nazan Uzun'un benim ve eşimin okuduğu İTÜ Elektronik Haberleşme Mühendisliğinden olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım.. Uzun yıllar Silikon vadisinde teknik çalıştıktan sonra, Napa'da bağcılık eğitimi ve sonrası kurulan Chateau Nuzun etkileyici bir hikaye ...
Toprak seviyesinin 4.5 m altında kurulan mahzen doğal klima ile ideal nem ve sıcaklık sağlayabiliyor.. Mahzende yer alan fıçılar beş yıl kullanılıyormuş sadece..
Tesis gezisinden sonra yaklaşık üç yıldır Nuzun'da çalışan Eren Erdoğan bize seçtikleri şarapları tattırdı... Önce Cabernet Savignon (CS), Merlot, Shiraz ve Pinot Noir kupajından oluşan 2011 Chateau Nuzun, ikinci olarak 2013 monosepaj CS ve son olarak da 2012 Merlot tattık. Bunların içinde benim favorim ilk tattığım kupaj oldu😊
Nuzun'un şarap fiyatları bence orta bantta yer alıyor, ama ucuz diyebileceğim bir ürünleri yok...
Son olarak Nuzun'un beyaz şarap üretmediğini söyleyerek kapatıyorum gezimizin ilk durak notlarını...
BAREL BAĞLARI ( http://www.barelvineyards.com/ )
İkinci durağımız Barel bağları... Bağlar isimlerini Barkın ve Elif kardeşlerin ilk hecelerinden alıyormuş... Barkın Akın bağın içinde bulunan minik bağ evini çok sevimli bir mekana dönüştürmüş... Yaz - kış hizmet veren mekanda sabah kahvaltısından başlayarak vakit geçirebilir, bağları gezebilir, hatta çarşamba gününü denk düşürebilirsek akşam yemeği eşliğinde canlı müzik de dinleyebilirmişiz.
On dokuz yaşındaki 90 dönümlük Barel Bağları CS ve Merlot asmalarından oluşuyormuş.. Dönüm başına 600 kg civarı üzüm hasat ediyorlarmış...
Barkın beyin konukseverliğinden çok etkilendik ekip olarak, tadım boyunca yanımızdan ayrılmadı ve şarapları hakkında detaylı bilgi verdi... Ayrıca masamıza yerleştirdiği aşağıdaki rezervasyon kartlarını da çok zevkli bulduk.
Tadıma 2016 rose kupajla başladık, ikinci olarak 2016 shiraz, üçüncü 2016 shiraz-CS kupaj ve son olarak da 2015 CS içtik.. Benim favorim meşe fıçı görmüş ürünlerinden üçüncüsü oldu😊
İşte aşağıdaki de keyifli tadım masamızdan bir estantane... .
BARBARE ( http://www.barbarewines.com/en/anasayfa )
Tekirdağ Barbaros ilçesinde bulunan 235 dönüm bağ alanlarına, Pinot Noir ekilmek üzere 85 dönüm daha eklediklerini anlattı Can bey... Organik sertifikalı tarım yapılan bağlarda, Shiraz, Grenache, Mourvedre, CS ve Merlot yer almakta... Dönüm başına 350 kg civarı üzün alacak şekilde gerekli işlemleri yaptıklarını söylediler.. Bağların arasında yer alan şaraphanenin yanında, 24 oda konaklama kapasitesi olan butik otel konseptli bağevi ile de hizmet veriyorlar..
Şaraphane ve mahzen gezisi sırasında üretim prosesi ile ilgili detay bilgi aldık Can bey'den. Barbare markasıyla ilk şaraplarını 2007 yılında üretmişler. Biz o ilk yıllarda ziyaret etmiştik tesisi.. Hatta 'biz şarap yapıyoruz evde, üzüm bulmak pek zor oluyor ama' deyince, iki yaşındaki bağlarından istediğimiz kadar üzüm alabileceğimizi, kendilerinin bağların olgunlaşmasını bekledikleri için, henüz şarap yapımına başlamadıklarını söylemişlerdi.. Bizim ekipten ben dahil bir çok arkadaş da almıştık üzüm😊
Tadımda sırasıyla Barbare 2015 rose, 2012 Ambiance (shiraz, grenache, mourvedre), 2012 Libra (merlot), 2010 Elegance (shiraz, grenache, mouvedre) ve son olarak da 2010 Prestij (CS, merlot) tattık... Elegance ve Prestij kalitesinden hiç bir şey kaybetmemişken, beni şaşırtan şarabın Libra olduğunu söylemeden geçemeyeceğim..
Tadım, sohbet derken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık.. Ayrılma zamanı dediğimizde, Yudum hn bizi nefis bir grappa ile yolcu etti😊
MELEN ( http://www.melenwinery.com/ )
Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra bugünkü son şarap durağımız Melen'e geldik.. Funda bizi Manastır bağında her zamanki güler yüzlülüğü ile karşıladı.. Güneş bulutların arkasına saklanmış, hava da hafif serinlemişti..
Bağların arasında ilk olarak 2015 Semillion Savignon Blanc ile üretilen beyaz Regina'yı tattık. Regina kraliçe demekmiş... İkinci sırada 2017 kalecik karası ile çalışılan rose Soli.. Finali Melen için çok özel bir üzüm çeşidi Shiraz ile yapmaya karar verdik.. Bu arada Cem de diğer konuklarını yolcu etmiş ve bize katılmıştı... Shiraz Melen bağlarının bulunduğu topraklarda çok güzel oluyormuş.. Cem ve Funda çifti bu üzümü o kadar sevmişler ki, kızlarına Şiraz adını vermişler😊
Üçüncü şarap Shiraz 2015 rezerv şişesini elimize alıp, bağların arasında bulunan tarihi manastıra doğru yürüyüşe geçtik. Aşağıda birkaç kareye sığdırmaya çalıştığım Manastır gerçekten çok özel bir yapı ve öyle etkileyici bir atmosfer yaratıyor ki, Marmara denizine doğru bağların arasında panoramik manzarası ile... Cem, Çetintaş ailesinin üçüncü nesli bu özel topraklar üzerinde şarap işiyle ilgilenen... Türkiye sınırları içinde şimdiye kadar ziyaret ettiğim en eski işletme burası... Bu özel topraklardaki tarihe ve işlerine böylesine sahip çıktıkları için Cem ve Funda'ya özel bir teşekkür etmek isterim.. Hiç kolay değil tarihi korumak maalesef...
Son bir not ile Melen gezimizi bitiriyorum: Melen şaraplarının üzerindeki logoya esin kaynağı olan Ganos Anforası, Marmaray çalışmaları sırasında Yenikapı'da çıkartılar batıklarda da bulunmuş...
Akşam Yemeği Hoşköy Megali'de...
Melen bağlarında güneşi batırdıktan sonra Hoşköy'e indik... Akşam yemeği için Megali Balıkta yerimizi ayırtmıştık önceden.. Bilen bilir, Megali balık yörenin en güzel restoranlarındandır... Günlük tutulan mevsim balıklarının yanında balık mezeleri de pek leziz... Hele Sarkis ustanın hazırladığı balık pastırması! Biz gibi ağzının tadına düşkün olanlara şiddetle tavsiye edilir efendim😉
Aşağıda fotoğrafta görülen duvarda asılı, tahta üzerine boyanmış resimlere dikkatle bakmanızı rica ediyorum... Bunlar zamanın taşımacılık yapan gemilerinde kullanılan sandıkların kapaklarıymış!!! Rivayet o ki, sandıklara mutlaka kullanıldıkları geminin resmi yapılırmış... Acaba kaza olur da sandıklar karaya vurursa hangi gemi battığı anlaşılsın diye mi? Bilemedim...
Akşam yemeğinden sonra Eceabat Sabancı Öğretmenevi'ne doğru yola çıktık... Saat 01:00 gibi vardık Eceabat'a.. Bizi karşılamak için o saate kadar bekleyen tesisin yöneticisi Ahmet Bet bey 'bir yorgunluk kahvesi içmez misiniz?' deyince, Harun'la birbirimize bakıp sessizce ilerledik..
Ahmet bey emekli resim öğretmeniymiş... Öğretmen evinin yemek salonunu ve ofisini üç boyutlu resim çalışmaları ile süslemiş.. Öyle güzel, değişik çalışmalardı ki.. Hayat hikayesi de öyle... Seksenli yıllarda üniversiteyi bırakıp yollara düşmüş.. Amacı Avusturalya'ya gitmek imiş ama Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde geçen yıllar sonrasında, annesinin rahatsızlandığını öğrenince apar topar dönmüş ülkeye... Üniversiteyi tamamlayıp resim öğretmeni olmuş sonra... Karadeniz'li olmasına rağmen tayinlerle farklı şehirlerde yaşamış, son olarak geldiği Çanakkale'yi pek sevmiş ve kalmış şimdilik.. Ondaki gezgin ruhu dinleyince, ben emin olamadım gerçi gene yollara düşmeyeceğinden 😊 Kısa süre sohbet edebildik ama tanıdığıma çok memnun olduğum insanlar arasında yerini aldı kendisi...
CHATEAU NUZUN ( /http://www.chateaunuzun.com/ )
İlk durağımız Chateau Nuzun'a tam planladığımız saatte, 11:00'de vardık...Bizi kapıda Nazan hanımın kardeşi Murat bey karşıladı... Şaraphane ve mahzeni gezerken bağlar ve tesis hakkında bilgi verdi...
Tekirdağ Çeşmeli köyünde bulunan Nuzun bağları, 140 dönüm arazi üzerinde 70 dönüme ekili Cabernet Sauvignon, Merlot, Shiraz, Zinfandel ve Pinot Noir üzümlerinden oluşuyor. Dönüm başına 300-350 kg üzüm alacak şekilde seyreltme yaptıklarını ve şarap yaparken sadece kendi bağlarının üzümlerini işlediklerini belirtti Murat bey.
Bağların organik sertifikası var ve çok sıra dışı bir durum olmazsa sulama yapmıyorlarmış. Tesisin kurucuları Necdet - Nazan Uzun'un benim ve eşimin okuduğu İTÜ Elektronik Haberleşme Mühendisliğinden olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım.. Uzun yıllar Silikon vadisinde teknik çalıştıktan sonra, Napa'da bağcılık eğitimi ve sonrası kurulan Chateau Nuzun etkileyici bir hikaye ...
Toprak seviyesinin 4.5 m altında kurulan mahzen doğal klima ile ideal nem ve sıcaklık sağlayabiliyor.. Mahzende yer alan fıçılar beş yıl kullanılıyormuş sadece..
Tesis gezisinden sonra yaklaşık üç yıldır Nuzun'da çalışan Eren Erdoğan bize seçtikleri şarapları tattırdı... Önce Cabernet Savignon (CS), Merlot, Shiraz ve Pinot Noir kupajından oluşan 2011 Chateau Nuzun, ikinci olarak 2013 monosepaj CS ve son olarak da 2012 Merlot tattık. Bunların içinde benim favorim ilk tattığım kupaj oldu😊
Nuzun'un şarap fiyatları bence orta bantta yer alıyor, ama ucuz diyebileceğim bir ürünleri yok...
Son olarak Nuzun'un beyaz şarap üretmediğini söyleyerek kapatıyorum gezimizin ilk durak notlarını...
BAREL BAĞLARI ( http://www.barelvineyards.com/ )
İkinci durağımız Barel bağları... Bağlar isimlerini Barkın ve Elif kardeşlerin ilk hecelerinden alıyormuş... Barkın Akın bağın içinde bulunan minik bağ evini çok sevimli bir mekana dönüştürmüş... Yaz - kış hizmet veren mekanda sabah kahvaltısından başlayarak vakit geçirebilir, bağları gezebilir, hatta çarşamba gününü denk düşürebilirsek akşam yemeği eşliğinde canlı müzik de dinleyebilirmişiz.
On dokuz yaşındaki 90 dönümlük Barel Bağları CS ve Merlot asmalarından oluşuyormuş.. Dönüm başına 600 kg civarı üzüm hasat ediyorlarmış...
Barkın beyin konukseverliğinden çok etkilendik ekip olarak, tadım boyunca yanımızdan ayrılmadı ve şarapları hakkında detaylı bilgi verdi... Ayrıca masamıza yerleştirdiği aşağıdaki rezervasyon kartlarını da çok zevkli bulduk.
Tadıma 2016 rose kupajla başladık, ikinci olarak 2016 shiraz, üçüncü 2016 shiraz-CS kupaj ve son olarak da 2015 CS içtik.. Benim favorim meşe fıçı görmüş ürünlerinden üçüncüsü oldu😊
İşte aşağıdaki de keyifli tadım masamızdan bir estantane... .
BARBARE ( http://www.barbarewines.com/en/anasayfa )
Tekirdağ Barbaros ilçesinde bulunan 235 dönüm bağ alanlarına, Pinot Noir ekilmek üzere 85 dönüm daha eklediklerini anlattı Can bey... Organik sertifikalı tarım yapılan bağlarda, Shiraz, Grenache, Mourvedre, CS ve Merlot yer almakta... Dönüm başına 350 kg civarı üzün alacak şekilde gerekli işlemleri yaptıklarını söylediler.. Bağların arasında yer alan şaraphanenin yanında, 24 oda konaklama kapasitesi olan butik otel konseptli bağevi ile de hizmet veriyorlar..
Şaraphane ve mahzen gezisi sırasında üretim prosesi ile ilgili detay bilgi aldık Can bey'den. Barbare markasıyla ilk şaraplarını 2007 yılında üretmişler. Biz o ilk yıllarda ziyaret etmiştik tesisi.. Hatta 'biz şarap yapıyoruz evde, üzüm bulmak pek zor oluyor ama' deyince, iki yaşındaki bağlarından istediğimiz kadar üzüm alabileceğimizi, kendilerinin bağların olgunlaşmasını bekledikleri için, henüz şarap yapımına başlamadıklarını söylemişlerdi.. Bizim ekipten ben dahil bir çok arkadaş da almıştık üzüm😊
Tadımda sırasıyla Barbare 2015 rose, 2012 Ambiance (shiraz, grenache, mourvedre), 2012 Libra (merlot), 2010 Elegance (shiraz, grenache, mouvedre) ve son olarak da 2010 Prestij (CS, merlot) tattık... Elegance ve Prestij kalitesinden hiç bir şey kaybetmemişken, beni şaşırtan şarabın Libra olduğunu söylemeden geçemeyeceğim..
Tadım, sohbet derken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık.. Ayrılma zamanı dediğimizde, Yudum hn bizi nefis bir grappa ile yolcu etti😊
MELEN ( http://www.melenwinery.com/ )
Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra bugünkü son şarap durağımız Melen'e geldik.. Funda bizi Manastır bağında her zamanki güler yüzlülüğü ile karşıladı.. Güneş bulutların arkasına saklanmış, hava da hafif serinlemişti..
Bağların arasında ilk olarak 2015 Semillion Savignon Blanc ile üretilen beyaz Regina'yı tattık. Regina kraliçe demekmiş... İkinci sırada 2017 kalecik karası ile çalışılan rose Soli.. Finali Melen için çok özel bir üzüm çeşidi Shiraz ile yapmaya karar verdik.. Bu arada Cem de diğer konuklarını yolcu etmiş ve bize katılmıştı... Shiraz Melen bağlarının bulunduğu topraklarda çok güzel oluyormuş.. Cem ve Funda çifti bu üzümü o kadar sevmişler ki, kızlarına Şiraz adını vermişler😊
Üçüncü şarap Shiraz 2015 rezerv şişesini elimize alıp, bağların arasında bulunan tarihi manastıra doğru yürüyüşe geçtik. Aşağıda birkaç kareye sığdırmaya çalıştığım Manastır gerçekten çok özel bir yapı ve öyle etkileyici bir atmosfer yaratıyor ki, Marmara denizine doğru bağların arasında panoramik manzarası ile... Cem, Çetintaş ailesinin üçüncü nesli bu özel topraklar üzerinde şarap işiyle ilgilenen... Türkiye sınırları içinde şimdiye kadar ziyaret ettiğim en eski işletme burası... Bu özel topraklardaki tarihe ve işlerine böylesine sahip çıktıkları için Cem ve Funda'ya özel bir teşekkür etmek isterim.. Hiç kolay değil tarihi korumak maalesef...
Son bir not ile Melen gezimizi bitiriyorum: Melen şaraplarının üzerindeki logoya esin kaynağı olan Ganos Anforası, Marmaray çalışmaları sırasında Yenikapı'da çıkartılar batıklarda da bulunmuş...
Akşam Yemeği Hoşköy Megali'de...
Melen bağlarında güneşi batırdıktan sonra Hoşköy'e indik... Akşam yemeği için Megali Balıkta yerimizi ayırtmıştık önceden.. Bilen bilir, Megali balık yörenin en güzel restoranlarındandır... Günlük tutulan mevsim balıklarının yanında balık mezeleri de pek leziz... Hele Sarkis ustanın hazırladığı balık pastırması! Biz gibi ağzının tadına düşkün olanlara şiddetle tavsiye edilir efendim😉
Aşağıda fotoğrafta görülen duvarda asılı, tahta üzerine boyanmış resimlere dikkatle bakmanızı rica ediyorum... Bunlar zamanın taşımacılık yapan gemilerinde kullanılan sandıkların kapaklarıymış!!! Rivayet o ki, sandıklara mutlaka kullanıldıkları geminin resmi yapılırmış... Acaba kaza olur da sandıklar karaya vurursa hangi gemi battığı anlaşılsın diye mi? Bilemedim...
Akşam yemeğinden sonra Eceabat Sabancı Öğretmenevi'ne doğru yola çıktık... Saat 01:00 gibi vardık Eceabat'a.. Bizi karşılamak için o saate kadar bekleyen tesisin yöneticisi Ahmet Bet bey 'bir yorgunluk kahvesi içmez misiniz?' deyince, Harun'la birbirimize bakıp sessizce ilerledik..
Ahmet bey emekli resim öğretmeniymiş... Öğretmen evinin yemek salonunu ve ofisini üç boyutlu resim çalışmaları ile süslemiş.. Öyle güzel, değişik çalışmalardı ki.. Hayat hikayesi de öyle... Seksenli yıllarda üniversiteyi bırakıp yollara düşmüş.. Amacı Avusturalya'ya gitmek imiş ama Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde geçen yıllar sonrasında, annesinin rahatsızlandığını öğrenince apar topar dönmüş ülkeye... Üniversiteyi tamamlayıp resim öğretmeni olmuş sonra... Karadeniz'li olmasına rağmen tayinlerle farklı şehirlerde yaşamış, son olarak geldiği Çanakkale'yi pek sevmiş ve kalmış şimdilik.. Ondaki gezgin ruhu dinleyince, ben emin olamadım gerçi gene yollara düşmeyeceğinden 😊 Kısa süre sohbet edebildik ama tanıdığıma çok memnun olduğum insanlar arasında yerini aldı kendisi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder