16 Temmuz 2018 Pazartesi

2018 - Ayder Yolcuları Kalmasın - 4 Temmuz, Avusor Yaylası ve buzul gölü yürüyüşü

4 Temmuz 2018, Çarşamba,
Rize, Avusor Yaylası ve Buzul Gölü yürüyüşü,

Seyahatimizin üçüncü gününde Avusor Yaylası ve Buzul Gölü yürüyüşümüz var... Bugün hava gene sisli ve çiğ yağıyor... 14 kişi olmamıza rağmen çok hızlı ve zamanında organize olup hareket edebiliyoruz... Gene planladığımız saatte çıktık yola....  

Yayla Ayder'den 14 km yukarıda olmasına karşın yolu o kadar çetin ki, yaklaşık 1 saatte varabildik... Aşağıdaki fotografta görünen köyün girişindeki caminin minaresi teneke varillerden üst üste dizerek yapılmış.. Kışın çığ düştüğü için yüksek bir şeyin ayakta kalması mümkün değilmiş.. Yollar açıldıktan sonra yaylaya çıkan köylüler, yeniden yaparmış her bahar minareyi... Yayladaki evlerin çatıları da hafif ondulinden yapılıyor ve evlerin yüksekliği boyun biraz üstünde. Yani çığdan etkilenmesin diye evlerin tavan yüksekliği de, mümkün olduğunca alçak yapılıyormuş.. Yazın yaklaşık 300 hane oluyormuş köyde yaşayanlar diye öğrendik bu arada...



Aşağıdaki fotografta görülen kara kovan ballarını direkler üzerine yerleştiriyorlarmış, ayılar tırmanamasın diye😇



Yayla evlerine karşı kahvelerimizi içip, Avusor Buzul Gölüne doğru yola çıktık...




Yaylada 2400 m rakımla başlayan yürüyüşümüzde, hedefe ulaştığımızda 2600m gösteriyordu. Yol boyunca nefis çiçekler, adeta yatağına sığmayıp çağlayarak akan sular, büyük baş hayvanlarını otlatan çoban bize eşlik etti... 


Şimdiye kadar hiç temmuz başında gelmemiştik buralara... Osman anlatırdı haziran temmuzda dağları çiçek basar diye de, bu kadar çok çeşit olabileceğini hayal edemezdim.. Renkler ve kokular gerçekten insanın başını döndürüyor... Doğayı seven herkes görmeli mutlaka  diye not düşmek isterim... İşte bir kaç örnek...



Yaklaşık 2 saatlik yürüyüşten sonra vardık o nefis görüntülü buzul gölüne... Dört yıl önce geldiğimizde burada deniz kabukları bulmuş, çok şaşırmıştım... Meğerse tarihte bir zaman deniz buralardaymış.. Sonradan İzTV de bir belgeselde izlemiştim... Göle ulaştığımızda hala sis ve çiğ yağmuru devam ediyordu... 


Yorgunluktan paçaları sıvayıp ayaklarımızı o buz gibi suya sokunca kendimize geldik...



Tam o sırada bulutlar yükseldi ve güneşi gördük... Kaçkarlar tüm heybetiyle önümüzdeydi artık...


Zaman çok hızlı geçiyor bu coğrafyada... Osman hadi dönüşe geçiyoruz deyince toparlandık, düştük yola...  Kah yolumuza çıkan yavru köpekle oynayarak, kah mola vererek, kah köprüleri geçerek, kah dere kenarında yetişen su terelerini yiyerek, kah yayla çayı toplayarak (aşağıda sağ alttaki mor minik mineler yayla çayı oluyormuş) döndük Avusor Yayla köyüne...


Dönüş yolumuz da yaklaşık bir buçuk saat sürdü... Avusor'da yemeğimiz hazırlanmış bizi bekliyordu.. Yerel yemekler muhlama, fasulye turşu kavurması, yoğurt ve et kavurması ile nefis bir yemek yedikten sonra düştük Ayder yollarına...



Yemeğimizi yedikten sonra Kuşpuni Dağevine dönüp dinlendik.. Yükseklerde saatlerce yürümek biz antremansız gönlü genç bizleri biraz yordu mu ne😫😏

Akşam da Furkan'dan Karadeniz ezgileri dinlemeye gidip günü kapattık..







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder