19 Kasım 2017, Pazar
* Osmanlıdan kalma termal hamamlardan en az birine gitmek,
* Şarap tadımı yapmak,
* Lokal halkın Macar el işlerini aldığı yerleri keşfetmek,
Gelelim bugünkü Budapeşte maceramıza.. Sabah 10:00 gibi kamptan ayrıldık.. 3-4 dakika yürüyerek en yakın otobüs durağına geldik. Tüm toplu taşıt araçlarında geçerli günlük bilet aldık (dört kişi için 11€) ve önce otobüs, sonra da metroya binerek şehir merkezine indik.
Pazar günleri gündüz içinde meyve, peynir, ev yapımı reçeller vs. nin satıldığı pazar yeri kuruluyor. Biz de sağ alttaki pazarcıdan keçi peyniri aldık:)
Sol üstte ana girişin açıldığı avlu sol ortada bayan tuvalet girişi, sol altta tuvalet kapısı, sağ altta hoparlör...
İnanılmaz detaylar var.. Saatlerce hiç sıkılmadan bu detaylarda kaybolabilir insan....
Bu da son foto Szimpla kert ruin bar'dan...
Solda görülen Macarları Noele özel hazırladığı Chimney Cake (kurtoskalacs), ince bir hamuru toz şekere bulayıp oklava benzeri tahta rulolara sararak ve hamurları kömür ateşinde pişirip pudra şekeri ekleyerek sıcak servis ettikleri bir tatlı..
Benim Flodnija dedikleri geleneksel Yahudi keki daha çok hoşuma gitti.. Bir kat ince hamur, altına kabak puüesi, altına fındık ezmsi, altına elma ezmesi altına haşhaşlı kek, altına ince hamur.. Leziz bir turta...
Hani olmadık zamanda, olmadık bir yerde için geçer de uykuya dalarsın ya... Bir de üstüne üstlük nefis bir rüya görürsün sanki günler süren de, gene olmadık şekilde aniden uyanırsın ya... İşte bugünkü Budapeşte maceramız tam öyle oldu benim için... Yazmak istediğim o kadar çok şey var ki.. Sabah yola çıkarken Harun "Burası tam senin şehrin, ayrılmak istemeyeceksin" demişti.. Önce bir güne sığdıramadığımız, bir dahaki gelişimizde kesin yapmak istediğim şeyleri sıralamak istiyorum, kendime not olsun diye 😊
* Burada yaşayıp, ağzının tadını bilenlerin gittiği bir restorana giderek, yerel lezzetleri tatmak,* Osmanlıdan kalma termal hamamlardan en az birine gitmek,
* Şarap tadımı yapmak,
* Lokal halkın Macar el işlerini aldığı yerleri keşfetmek,
Gelelim bugünkü Budapeşte maceramıza.. Sabah 10:00 gibi kamptan ayrıldık.. 3-4 dakika yürüyerek en yakın otobüs durağına geldik. Tüm toplu taşıt araçlarında geçerli günlük bilet aldık (dört kişi için 11€) ve önce otobüs, sonra da metroya binerek şehir merkezine indik.
İlk durağımız şehir merkezindeki parlamento binası idi.. Öyle ihtişamlı ve etkileyici bir yapıydı ki... Buyrun efenim.. Gündüz gözüyle binanın önünden, St. Matthias Klisesinden, gece Tuna tekne gezisinden çektiğim fotoğraflardan bir derleme...
Parlamento binasından Tuna nehri kıyısına inip, sağa dönüp köprüye doğru yürümeye başladık..
Yandaki fotoğrafta görülen ayakkabı heykellerini (Tuna Ayakkabıları) görünce önce bir anlam veremedik.. Hikayelerini araştırınca öğrendim ki bu heykeller, ikinci dünya savaşında öldürülüp Tuna nehrine atılan Yahudilerin anısına, biri Türk iki sanatçı tarafından 2005 yılında yapılmış... Savaş zamanı ayakkabı çok değerli olduğu için, önce ayakkabılarını çıkarttırmışlar öldürülecek insanların... Sözün bittiği nokta yani...
Yürüyüşümüze devam edip, Zincirli Köprü (Aslanlı köprü) diye anlan köprü üzerinden Peşte'den Buda'ya geçtik..
Köprü çıkışında bir otobüse binip St. Matthias Klisesine, panoromik Budapeşte manzarasına ulaştık.. Klise çok etkileyici bir yapı, meydanı geçip kaleye ulaşınca, Tuna nehri ve şehir manzarası muhteşem.. Evet manzara muhteşem ama aşağıdaki insan manzaraları daha da muhteşem geldi bana😊 Yaptığı sulu boya resimleri satmaya çalışan Macar sanatçı, telaşla yürüyen turuncu paltolu kadın, düğün fotoğraflarını kale manzarasında çektiren Japon çift...
Tabii ki Budapeşte turistik bir şehir olduğuna göre hediyelik eşya dükkanlarından da söz etmeden olmaz.. Benim ilgimi çekenler, Macar el işi ürünleri, muzip tisörtler ve porselen tabaklar oldu...
Şehrin Eski Yahudi Bölgesi (Jewish Quarter - District 7) ... Bu bölgede yer alan "ruin bars" diye adlandırılan, gündüzleri kahve, geceleri canlı müzik eşliğinde içki içilen mekanlar kesin görülmesi gereken yerler... İkinci dünya savaşı öncesi Yahudilerin yaşadığı sonradan terk edilip uzun zaman kullanılmadığı için harabeye dönen büyük apartmanlar, 2000'li yılların başında ucuz eğlence arayanlar tarafından çok ilginç şekillerde restore edilerek, düzenlenerek "ruin bars- rom kocsma" lara dönüştürülmüş.
Yandaki fotoğrafta sol üstteki ana kapının sağ tarafında renk renk görünen yuvarlaklar 45' lik plaklar... Sağ alt taraftaki de "ruin bar" ların en ünlülerinden SzimplaKert in girişi..
Pazar günleri gündüz içinde meyve, peynir, ev yapımı reçeller vs. nin satıldığı pazar yeri kuruluyor. Biz de sağ alttaki pazarcıdan keçi peyniri aldık:)
Sol üstte ana girişin açıldığı avlu sol ortada bayan tuvalet girişi, sol altta tuvalet kapısı, sağ altta hoparlör...
İnanılmaz detaylar var.. Saatlerce hiç sıkılmadan bu detaylarda kaybolabilir insan....
Bu da son foto Szimpla kert ruin bar'dan...
Yahudi Bölgesini gezdikten sonra şehrin merkezinde Vorosmarty Meydanında kurulan Noel markete gittik.. Yiyecek içecek ve bir dolu hediyelik eşya stantları arasında keyifle gezindik.. Canlı müzik de keyfimize keyif kattı...
Solda görülen Macarları Noele özel hazırladığı Chimney Cake (kurtoskalacs), ince bir hamuru toz şekere bulayıp oklava benzeri tahta rulolara sararak ve hamurları kömür ateşinde pişirip pudra şekeri ekleyerek sıcak servis ettikleri bir tatlı..
Benim Flodnija dedikleri geleneksel Yahudi keki daha çok hoşuma gitti.. Bir kat ince hamur, altına kabak puüesi, altına fındık ezmsi, altına elma ezmesi altına haşhaşlı kek, altına ince hamur.. Leziz bir turta...
Noel marketten en son Macar salamlarımızı da alıp, Tuna nehir gezisine doğru yola koyulduk..
İki saatlik nehir gezisinden sonra günün yorgunluğunu sırtlayarak, karavanlara döndük..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder